AİLE HUKUKUNDA EVLİLİĞİN SONA ERME SEBEPLERİ

Türk yargı sisteminde 18 yaşını doldurmuş bireyler özgür iradeleri ve istekleri doğrultusunda ilgili mevzuat şartlarını yerine getirerek hayatlarını birleştirmek suretiyle evlilik birlikteliği oluşturmak hakkına sahiptir. Yine özgür iradeleri ve istekleri doğrultusunda belirli şartların oluşması ile birlikte boşanmaları da bireylerin hakkıdır. Türk yargı sisteminde aile hukukuna ilişkin konular büyük ölçekli olarak 4721 sayılı Medeni Kanunda düzenlenmektedir.

 

Türk Yargı Sisteminde Evliliğin Sona Erme Sebepleri

 

        I. Ölüm

Türk Medeni Kanununun genel ilkelerine göre ölüm kişiliğin son bulması sonucunu doğurur. Kişiliğin son bulması da beraberinde evlilik birliğinin sonlanması sonucunu getirecektir. Aynı sonuç ölüm karinesinde de geçerlidir.

 

       II. Gaiplik

Türk Medeni kanununa göre gaiplik kararının alınması kişiliğin son bulması sonucunu doğurur. Bu ölüm halinde olduğu gibi gaiplik kararı ile birlikte evlilik birliği de sonlanmış olur.

Ancak burada önemli olan husus; mahkeme gaiplik kararı alınca evlilik kendiliğinden sona ermez. Sağ kalan eşin, gaiplik kararı ile birlikte Aile Mahkemesinde Evliliğin Feshi Davasını açması gerekmektedir. Ayrı bir dava ile açılacak olan evliliğin feshi davası, davacının yerleşim yeri mahkemesinde açılır. Bunun neticesinde evlilik birliği sonlanmış ve geride kalan eşin yeniden evlenme hakkı oluşacaktır.

 

      III. Cinsiyet Değişikliği

Türk Medeni Hukukuna Kanunu madde 40’ a göre evli kişiler cinsiyet değiştirmek için başvuru yapamazlar. Ancak eşlerden birisi mahkeme izni olmaksızın cinsiyet değişikliğine giderse diğer eşin rızasının olup olmadığına bakılmaksızın, bu durum Türk Kamu düzenine aykırılık oluşturacağından ve evlenme şartlarından olan karşı cins durumu ortadan kalktığından dolayı evlilik sona erecektir. Ancak bu durumun da Aile Mahkemesi tarafından tespit ettirilmesi gerekmektedir.

 

      IV. Evlenmenin Butlanı

  • Mutlak Butlan halleri:

Türk Medeni Kanununun 145. Maddesinde Mutlak Butlan halleri tahdidi olarak sayılmıştır. Bu maddede sayılı olanlar haricinde başka bir Mutlak Butlan hali bulunmamaktadır.

  • Eşlerden birinin evlenme sırasında evli bulunması,
  • Eşlerden birinin evlenme sırasında sürekli bir sebeple ayırt etme gücünden yoksun bulunması,
  • Eşlerden birinde evlenmeye engel olacak derecede akıl hastalığı bulunması,
  • Eşler arasında evlenmeye engel olacak derecede hısımlığın bulunması.

Mutlak butlan hâlinde bile evlenme, hâkimin kararına kadar geçerli bir evliliğin bütün sonuçlarını doğurur. Ancak yukarıda sayılan durumlar mevcutsa mutlak butlan davası açılabilir. Mutlak butlan davası, Cumhuriyet savcısı tarafından re'sen açılır. Bu dava, ilgisi olan herkes tarafından da açılabilir. Sona ermiş bir evliliğin mutlak butlanı Cumhuriyet savcısı tarafından re'sen dava edilemez; fakat her ilgili, mutlak butlanın karar altına alınmasını isteyebilir. Ayırt etme gücünün sonradan kazanılması veya akıl hastalığının iyileşmiş olması durumlarında mutlak butlan davasını yalnız ayırt etme gücünü sonradan kazanan veya akıl hastalığı iyileşen eş açabilir Mutlak butlan davasında geçersizliğin temelinde yatan asıl sebep kamu menfaatin ihlalidir. Bunun bir sonucu olarak butlan davası için zamanaşımı süreside söz konusu değildir.

  • Nispi Butlan halleri:

Eşler;

  • Ayırt etme gücünden geçici yoksunluk,
  • Yanılma,
  • Aldatma,
  • Korkutma,

Seçeneklerinden biri veya birkaçının varlığı halinde evlenmenin iptali için dava açabilirler. İptal davası açma hakkı, iptal sebebinin öğrenildiği veya korkunun etkisinin ortadan kalktığı tarihten başlayarak altı ay ve her hâlde evlenmenin üzerinden beş yıl geçmekle düşer.

Mahkemece butlanına karar verilen bir evlilikten doğan çocuklar, ana ve baba iyiniyetli olmasalar bile evlilik içinde doğmuş sayılırlar. Çocuklar ile ana ve baba arasındaki ilişkilere boşanmaya ilişkin hükümler uygulanır. Evlenmenin butlanına karar verilirse, evlenirken iyiniyetli bulunan eş bu evlenme ile kazanmış olduğu kişisel durumunu korur. Eşler arasındaki mal rejiminin tasfiyesi, tazminat, nafaka ve soyadı hakkında boşanmaya ilişkin hükümler uygulanır. Evlenmenin butlanını dava etme hakkı mirasçılara geçmez. Ancak, mirasçılar açılmış olan davayı sürdürebilirler. Dava sonucunda evlenme sırasında iyiniyetli olmadığı anlaşılan sağ kalan eş, yasal mirasçı olamayacağı gibi, daha önce yapılmış olan ölüme bağlı tasarruflarla kendisine sağlanan hakları da kaybeder. Evlenmenin butlanı davasında, yetki ve yargılama usulü bakımından boşanmaya ilişkin hükümler uygulanır.

 

       V. Evlenmenin Yokluğu

Türk sisteminde yokluk kısaca zorunlu şartları eksik bir uygulamanın hukuk sisteminde kabul edilmemesi başka bir ifade ile hiç var olmamış kabul edilmesidir. Evlenmenin zorunlu hallerinin evlenme kurulurken olmaması yani evlenme kurulurken bu şartlar gerçekleşmeksizin evlilik kurulmasının hukukta bir karşılığı yoktur. Türk Medeni Kanununda hangi hallerin evliliğin yokluğu sonucu doğuracağı belirtilmemiştir. Ancak Türk hukuk doktrininde geçen yokluk sebepleri şöyledir;  bireylerin aynı cinsten olması, evlendirme yetkisi bulunmayan kişi ve makamlar tarafından bu işlemin yapılması, bireyler arasında yasak olan akrabalık ilişkilerinin bulunması, Eş adaylarının ayrı zamanlarda yetkili memura iradelerini bildirmeleri halinde de evlenme yoklukla karşı karşıyadır.

 

       VI. Boşanma

Boşanma davası açmaya hakkı olan eş, dilerse boşanma, dilerse ayrılık isteyebilir. Boşanma veya ayrılık davalarında yetkili mahkeme, eşlerden birinin yerleşim yeri veya davadan önce son defa altı aydan beri birlikte oturdukları yer mahkemesidir. Boşanma veya ayrılık davası açılınca hâkim, davanın devamı süresince gerekli olan, özellikle eşlerin barınmasına, geçimine, eşlerin mallarının yönetimine, çocukların bakım ve korunmasına ilişkin geçici önlemleri re'sen alır. Türk Medeni Kanununda boşanma sebepleri birden fazla olacak şekilde sayılmıştır;

 

        1. Zina

Eşlerden biri zina ederse, diğer eş boşanma davası açabilir. Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde zina eyleminin üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer. Affeden tarafın dava hakkı yoktur. Zinanın ispatı ancak kesin olmaya yakın delillerle yapılabilir çünkü birebir ispat etmek oldukça güçtür.

 

       2. Hayata Kast, Pek Kötü veya Onur Kırıcı Davranış

Eşlerden her biri diğeri tarafından hayatına kastedilmesi veya kendisine pek kötü davranılması ya da ağır derecede onur kırıcı bir davranışta bulunulması sebebiyle boşanma davası açabilir. Hayata Kast, ölüm sebebi doğurabilecek davranışlar olarak değerlendirilmektedir ve eyleminin de bizzat eşe yönelmesi gerekir. Vücut tamlığına yönelen davranışlar ise pek kötü davranıştır. Eşin aşağılanması, küçük düşürülmesi de onur kırıcı davranış kapsamında bulunmaktadır. Onur kırıcı davranışta eylemin ağır olması aranırken pek kötü davranış ve hayata kastta eylemin ağır olması aranmamaktadır.

Davaya hakkı olan eşin boşanma sebebini öğrenmesinden başlayarak altı ay ve her hâlde bu sebebin doğumunun üzerinden beş yıl geçmekle dava hakkı düşer. Ayrıca affeden tarafın dava hakkı bulunmamaktadır.

 

       3. Suç İşleme ve Haysiyetsiz Hayat Sürme

Eşlerden biri küçük düşürücü bir suç işler veya haysiyetsiz bir hayat sürer ve bu sebeplerden ötürü onunla birlikte yaşaması diğer eşten beklenemezse, bu eş her zaman boşanma davası açabilir. Suç işleme nispi bir boşanma sebebidir. Bu sebebe dayanmak için boşanmaya konu suçun ceza mahkûmiyeti açısından kesinleşmiş olmasına da gerek yoktur.  Suç işlendikten sonra bunun aile içinde hoş görüldüğü yahut af edildiği anlaşılıyorsa diğer eş artık bu sebebe dayanarak boşanma isteyemez. Burada özellikle belirtilmesi gereken konu, bu davranışların tek bir sefer yapılmasının yetmemesidir. Davranışların diğer eş için hayatı çekilmez kılacak ölçüde sürekliliğe ulaşmış olması gerekir.

 

       4. Terk

Terk; eşlerden birinin, evlilik birliğinin kendisine yüklediği yükümlülükleri ve sorumluluklarını yerine getirmemek kasti ile isteyerek ve sürekli olarak ortak yaşamı terk etmesi ve haklı bir neden olmaksızın ortak yaşama dönmemesidir.

 

TMK md. 164 gereği terk nedeniyle boşanmanın şartları;

  1. Ortak hayatı bırakıp gitme/dönmeme,
  2. Evlilik birliğinden kaynaklanan yükümlülükleri yerine getirmeme niyeti,
  3. Ortak hayatı bırakıp gitmenin haksız olması,
  4. Ayrılığın en az altı ay sürmüş olması,
  5. Yapılan ihtarın sonuçsuz kalması,

Diğer eşi ortak konutu terk etmeye zorlayan veya haklı bir sebep olmaksızın ortak konuta dönmesini engelleyen eş de terk etmiş eş olarak kabul edilir. Boşanma davası terk edilen eş tarafından açılabilir. Davaya hakkı olan eşin istemi üzerine hâkim veya noter, esası incelemeden yapacağı ihtarda terk eden eşe iki ay içinde ortak konuta dönmesi gerektiği ve dönmemesi hâlinde doğacak sonuçlar hakkında uyarıda bulunur. Bu ihtar gerektiğinde ilân yoluyla yapılır. Ancak, boşanma davası açmak için belirli sürenin dördüncü ayı bitmedikçe ihtar isteminde bulunulamaz ve ihtardan sonra iki ay geçmedikçe dava açılamaz

 

        5. Akıl Hastalığı

Eşlerden biri akıl hastası olup da bu yüzden ortak hayat diğer eş için çekilmez hâle gelirse, hastalığın geçmesine olanak bulunmadığı resmî sağlık kurulu raporuyla tespit edilmek koşuluyla bu eş boşanma davası açabilir. TMK md.165 hastalığın iyileşmeyeceği yönünde resmi kurul raporuyla tespit edilmesini aramaktadır. TMK 165. maddesi, evlenme akdi yapıldıktan sonra ortaya çıkan akıl hastalığını özel nispi boşanma sebebi olarak kabul etmiştir. Akıl hastalığına dayanarak boşanma şekli şartları bakımından titiz bir inceleme gerektirmektedir. Hastalığın akıl hastalığı olması, hastalığın evliliği çekilmez hale getirmesi ve hastalığın iyileşme ihtimalinin bulunmadığının heyet raporuyla sabit olması gerekir.

 

        6. Evlilik Birliğinin Temelden Sarsılması

Evlilik birliği, ortak hayatı sürdürmeleri kendilerinden beklenmeyecek derecede temelinden sarsılmış olursa, eşlerden her biri boşanma davası açabilir. Evlilik birliğinin temelinden sarsılması için;

  • Evlilik birliğini sarsacak bir olay meydana gelmeli,
  • Evlilik birliğinin devamı eşlerden beklenmeyecek derecede sarsılmış olmalı.

Meydana gelen ve evlilik birliğini etkileyen olay, her eş için farklılık gösterebilir. Nitekim bir eş için çekilemez bir hal alan davranış, söz veya tutum diğer eş için ağır bir sorun teşkil etmeyebilir. Bu hususta da hâkim, gerek tanık beyanları gerekse de dava sürecinde tarafların kişiliklerinden ve geniş takdir yetkisinden yola çıkarak, eşler için meydana gelmiş olayın ne denli etkili olup olmadığını ve evlilik birliğinin devamının mümkün olup olmadığını değerlendirecektir.

Tüm belirtilen hâllerde, davacının kusuru daha ağır ise, davalının açılan davaya itiraz hakkı vardır. Bununla beraber bu itiraz, hakkın kötüye kullanılması niteliğinde ise ve evlilik birliğinin devamında davalı ve çocuklar bakımından korunmaya değer bir yarar kalmamışsa boşanmaya karar verilebilir. Evlilik en az bir yıl sürmüş ise, eşlerin birlikte başvurması ya da bir eşin diğerinin davasını kabul etmesi hâlinde, evlilik birliği temelinden sarsılmış sayılır. Bu hâlde boşanma kararı verilebilmesi için, hâkimin tarafları bizzat dinleyerek iradelerinin serbestçe açıklandığına kanaat getirmesi ve boşanmanın malî sonuçları ile çocukların durumu hususunda taraflarca kabul edilecek düzenlemeyi uygun bulması şarttır. Hâkim, tarafların ve çocukların menfaatlerini göz önünde tutarak bu anlaşmada gerekli gördüğü değişiklikleri yapabilir. Bu değişikliklerin taraflarca da kabulü hâlinde boşanmaya hükmolunur. Bu hâlde tarafların ikrarlarının hâkimi bağlamayacağı hükmü uygulanmaz.

Son olarak boşanma sebeplerinden herhangi biriyle açılmış bulunan davanın reddine karar verilmesi ve bu kararın kesinleştiği tarihten başlayarak üç yıl geçmesi hâlinde, her ne sebeple olursa olsun ortak hayat yeniden kurulamamışsa evlilik birliği temelden sarsılmış sayılır ve eşlerden birinin istemi üzerine boşanmaya karar verilir.